29 Mart 2009 Pazar

27. Uluslararası İstanbul Film Festivali 3. gününde, "abla" 3 film daha görür: Herşey Reyting İçin, Define, Bir, İki...

Festivalin ikinci günü akşamı, yazılarını, damadın eli altında dolaşmamak için Mis Sokak'taki İnternet Cafe'den yollayan "abla" bakar hava ve zemin yürüyüşe uygun, karanlıktır gecedir demez Şişli'ye, Yeşilpınar minibüs durağına dek yürür, sıradaki minibüse biner, yanına oturduğu cep telefonuna yumulmuş çocuğa saati sorar, aldığı 21:20 yanıtına pek şaşar! Zamanı bu derece kaybettiğine bakılırsa "abla" yazmayı çok sevmekte!

Ev halkı, kız çekimde, damatla, kızın evde kalır görünüp "abla" geldikçe odasından olan kuzeni, bir önceki haftanın spor yorumlarını yapan bir kanal karşısında, pozisyonları heyecanla inceleyip bilirkişilerle birlikte kritik etmekte... "Abla" yıkayıp ayıkladığı meyveyi başka türlü meyve yeme konusunda nazlandıklarından kaselere koyup oğlanların önüne sürer, onlar TV'ye bakarken "abla" da onlara bakıp eğlenir.

Festivalin üçüncü günü, sabah, bel çantasına günün filmlerinin biletini kontrol ederek yerleştiren "abla" kahvaltısını yapar, çocuklar uyurken sessizce evden çıkar, yürüyüşe geçer. Tam yürüyüş havası! Harbiye Radyoevi karşısında yağmura geçer, "abla" yol boyu kolunda taşıdığı yağmurluğunu aklımı seveyim! diyerek giyer.

Hans Weingartner'in yönettiği Herşey Reyting İçin: Güzel esmer adam Moritz Bleibtreu izlenme oranı yüksek bir TV kanalında bildiğimiz türden programlar yaparken, dedesinin bu yüzden intiharına tanık olan genç bir kadının saldırısına uğrayınca bilinçlenir, o güne dek beyin hücrelerini öldürüp aptallaştırdığı insanoğlu için iyi bir şeyler yapmaya karar verir. 13.000 kişinin, 80 milyonluk Alman halkının ne izleyeceğine karar verdiği reyting ölçüm cihazlarını çetesiyle sabote ederek oranları değiştirir ve Alman halkı birden sokaklarda, parklarda tümü ellerinde kitaplar 60'ların çiçek çocuklarına dönüşür, anında deriiiiin içerikli TV programları talep eder hâle gelirler! Sağlam, sıkı konunun, işlenişindeki gevreklikle hele bir de sonunda esas oğlan esas kızı hak edince "abla" bu uzun filmden pek de memnun kalmaksızın çıkar.

Arada bir çorba içerim! ne kelime; bir sonraki seansı yakalamak üzere koşa koşa Atlas Pasajı'na giren "abla" kardeşinin bir arkadaşıyla beraber Define'yi izler. Mike Cahill yönetmiş; farklı boyutlarda yaşayan baba-kız, yarı kaçık baba define peşinde, mantık boyutunda yaşayıp hayatı ve babasını taşıyan genç kız babasının peşinde... Tipik bir Amerikan Bağımsız konusu! Kardeşinin arkadaşı, hadi, Michael Douglas hatırına izler, "abla"nın öyle bir sığınağı da yok!

Günün son filmi Anılarına... bölümünden, Tayvan'lı Edward Yang'ın yönettiği Bir, İki: Filmin başında uğurlu bir güne denk gelsin diye iyice geciktirilmiş düğünde karnı burnunda gelinin, rakibesi kadının üzdüğü felç geçirip bitkisel yaşama giren büyükanne filmin sonunda ölür. 173 dakikalık uzun film boyunca büyükannenin çevresindekiler görünüşte hiç bir şeyin değişmediği başladıkları noktaya döndükleri bir dizi olay yaşarlar. Uzun film, sakin tempoyla, güzel güzel anlatır: Değişen kendileridir!

Caddeye çıkan "abla" ve arkadaşı, Mis Sokak köşesinde vedalaşıp ayrılırlar. Kadınların ve yaşça olağan cafe müdavimlerinden büyüklerin de çalıştığı internet cafede kuytu bir masa seçen "abla", maillerini okur, müzikli bir blog seçer, kulaklığını takar, Soldier of Fortune'u dinleyerek yazmaya koyulur.

Hiç yorum yok: