10 Ocak 2010 Pazar

"Abla" ve kız kardeşleri, yeni yılın ikinci filmi Soul Kitchen'den memnun çıkarlar.

Kardeşlerin, ailenin seyahat gurusu küçük kardeşin, üşenmeyip okuduğu sinema-tiyatro eleştirileriyle çizdiği plan uyarınca gördüğü, yeni yılın ikinci filmi Soul Kitchen, 2009 Almanya yapımı. Yönetmen, "abla"nın neredeyse tüm filmlerini görüp beğendiği Fatih Akın; oyuncular Adam Bousdoukos, Moritz Bleibtreu, Birol Ünel, Anna Bederke, Dorka Gryllus, Pheline Roggan, Demir Gökgöl, Udo Kier...

Güzel afişiyle künyesi, belli bir anlayışla döşenmiş güzel müziğiyle film, mütevazi lokantasında, kumar borcu yüzünden yattığı hapisten şartlı tahliye olan -benzerlikleri ilginç- ağabeyine göstermelik de olsa iş veren, sevgilisinin Uzak Doğu'ya giderken kalbini kırık bıraktığı gayretli genç adamın, yürek ve bel ağrısıyla geçen acılı döneminin hikâyesini anlatır.

Sevgilisinin veda yemeğinde tanıştığı, yemeğine bir yorumu hazmedemeyip müşteriye terslendiğinden işinden olan şefi işe alması, başlangıçta, rutin menüye alışkın müşterinin kaçmasına neden olursa da, yenilik peşinde lezzetçi başka müşterilerin salaş mekâna akın etmesi uzun sürmez.

Vergi memurları baskınları ile lokantanın arsasına göz diken eski arkadaşının dolapları arasında bunalırken, bir de, bozuk bulaşık makinesini kaldırayım derken belini incitip sakatlanan genç adam, anî bir kararla lokantayı -fareyi-, kumarbaz ağabeyi -kediye- devredip, internet aracılığıyla görüştüğü sevgilisinin yanına gitmeye niyetlenir. Yanında Şangay'dan edindiği eşlikçisiyle, havaalanında karşılaştığı sevgilisi, büyükannesinin ölümü üzerine döndüğünü anlatır.

Bu arada, "abla"nın bayıldığı Lars von Trier başyapıtı Krallık dizisinin "şeytan"ı Udo Kier'e çalışan eski arkadaş boş durmaz; hal ve gidişini gözlediği kumarbaz ağabeyi faka bastırıp lokantayı ele geçirir.

Belini tuta tuta, topallayarak oradan buraya koşan koşan gayretli Zinos, lokantayı kurtarmak için, babaannenin mirasından borç aldığı parayla açık artırmaya katılır; ucu ucuna giden artırma, kira ödemeyen denizci eskisi kiracısının, Charles Dickens romanlarındaki gibi ilâhi yardımla kopan yelek düğmesinin, Udo Kier'in boğazına takılmasıyla, beklendiği, dilendiği gibi genç Zinos lehine sonuçlanır.

Tüm bu itiş kakış arasında güzel fizyoterapisti, sigortası olmadığından, sakat kalma sınırına dayanan müşterisini, bir kaç yüz yıllık batı tıbbının alternatif diye adlandırdığı binlerce yıllık deneyime yönlendirir. Filmin, Fatih Akın'ın kendi deneyimine dayalı en güzel sahnelerden birinde, -bir röportajında bel çekme işlemini yapan adamın, kaymayı engellemek üzere çivili ayakkabı giydiğini gördüğünü anlattığı-, Uğur Yücel'in Kemikkıran Kemal adıyla canlandırdığı, kısa ama muhteşem oyun, kolayca unutulabilecek gibi değil!

Sonunda herşey yoluna girer, yeni bir sevgili edinen Zinos, yüreğinden ve belinden yana mutluluğa ve sağlığına kavuşurken, neşeli filmin aralarında Levent Kırca'nın da bulunduğu izleyicisi, belleri ince ince sızlayarak ağır hareketlerle salonu terkeder, üstü yılbaşı ışıklarıyla örtülü şıkır şıkır aydınlık İstiklâl Caddesi kalabalığına karışırlar.

1 yorum:

SirEvo dedi ki...

Yazı için teşekkürler abla.
Merak ettiklerimden, ilk fırsatta ben de izleyeceğim.