6 Nisan 2011 Çarşamba

30. İstanbul Film Festivali beşinci gününde "abla" üç film izler: Kray, Batı Batıdır, Kadının Fendi

6 Nisan 2011 Çarşamba, "abla"nın ilk filmi Rusya 2010 yapımı Kray: Yönetmen Alexey Uchitel, oyuncular Vladimir Mashkov, Vyacheslav Krikunow, Anjorka Strechel... Kray, taygada, vatan hainlerini barındıran, kaçacak yer olmadığından tek kollu kamp komutanıyla senli benli olunmuş, "abla"nın lisenin ilk yazında okuduğu, A. Soljenitsin'in bir kaç ciltlik romanı Gulag Takımadaları'nda anlatılanlardan biraz farklı, çalışma kampından çok köy havasında bir yer. İkinci Dünya Savaşı sonunda yaşanan olayların kahramanları ise, görevleri, mahkûmların kestiği tomrukları taşımak olan, birbirinden harap üç tane lokomotif... Kar altında küçük köyün kadınlı erkekli bir avuç nüfusu, her rahatsızlığı ev yapımı alkolle sağaltan alkolik doktor, savaşın başında Almanya'da bir bombalama sırasında ölen annesinden alınıp büyütülmekte, ısırmayı seven küçük oğlan, dört yıl adada yaşayan savaştan habersiz genç Alman kadın, çevrede gezinen pişkin ayı, aşevinin köpeği, kadınlar barakasının kedisi... ortasında üç makinist hayata döndürdükleri hurda yığınlarıyla kapışır, yarışırlar. Toplama kampı trajedisi içinde, eğlenceli anlatımıyla son derece sevimli bir parantez.

Bunca zaman sonra "abla"nın halâ tebessümle hatırladığı 1999 yapımı Doğu Doğudur'un devamı, İngiltere 2010 yapımı Batı Batıdır: Yönetmen Andy De Emmony, oyuncular Om Puri, Aqib Khan, Linda Bassett... Pakistanlı Cihangir Khan, ergenlik krizi ile, okulda, kökeni yüzünden uğradığı -kafasının klozete sokulması türünden- tacizler arasında sıkışmış oğlunu alır, Müslümanlığı öğrensin, kökleriyle barışsın niyetiyle, 30 yıl önce genç bir kadınken kızlarıyla terkettiği karısının yanına, köyüne döner. Başta uyum sağlamayı reddeden Sacit, akranı bir oğlan, bilge bir komşu, uzun zaman önce gelip buraya yerleşmiş ağabeyinin etkisi, -babasının eski eşine duyduğu suçluluk yüzünden yaptırdığı- yeni ev inşaatının uzaması sonucunda çevreye de, duruma da alışır; öyle ki komşu köyden, Nana Mouskouri hayranı ağabeyine, şarkıcıya çok benzeyen, İngiltere'den memlekete evlenmeye gelmiş bir diş teknisyenini ayarlamayı becerir.

Kocasının dönüşü uzayıp bankadaki para da suyunu çekince neler olup bittiğini anlamaya Pakistan'a gelen iki numaralı bayan Khan ile 30 yıl beklediği kocasını artık sevmediğini anlayan, her iki kadının kendi dillerinde konuşarak anlaştıkları güzel sahneden sonra aile, yeni evlilerin katılımıyla İngiltere'ye döner. Birbirinden çok farklı kültürlerin, Dünyaların çarpışmasıyla parlayabilecek yangın, Cihangir'in sonuçtaki sorumluluğunu kabulü, sevgi ve iyiniyet yardımıyla söndürülür. "Abla", görülesi filmi beğenir.

Gerçek kişiler, gerçek görüntüler, gerçek olaylar; burada kimse artislik yapamaz! sloganıyla NTV Belgesel Kuşağı'ndan muhteşem bir film, İngiltere 2010 yapımı Kadının Fendi: Yönetmen Nigel Cole, oyuncular Sally Hawkins, Bob Hoskins, Miranda Richardson... "Abla"ya kalırsa, -İsveçli kanser uzmanı Carl Johan Calleman'ın Maya Takvimi ve Bilincin Dönüşümü kitabında anlattığı- Dünyayı ışıldatan son yüksek bilinç dalgasının etkisiyle 1968 Mayıs'ında, İngiltere Dagenham'da, Ford araba koltuklarının kılıflarını diken (55 000 erkeğe karşılık) 187 kadın işçi, "eşit işe eşit ücret" talebiyle bir günlük grev yaparak bir hareket başlatırlar. Aralarından birinin kocasının intihar ettiği zahmetli günlerden birinde, ev işleri üzerine kaldığından canı sıkkın kocasının, içki içmediğini, kendisini ve çocukları dövmediğini, başka kadınlarla yatmadığını söylemesi üzerine, hareketin temsilcisi Rita O'Grady "bunları birer lütuf gibi söylüyorsun" der, "bunlar zaten olması gereken şeyler..."

Sendikanın üçkağıtları, işverenin
fabrikayı başka yere taşıma tehdidi türünden olumsuzluklara karşın, İngiltere'deki patronun eve kapatılmış yüksek öğrenimli karısı, büyütülürken
annesinin sıkıntısına tanık olmuş fabrika müdürü, kızıl kadın bakan gibi, doğru zamanda doğru yerde olan insanların yardımıyla, ilk pazarlıkta erkeklerin ücretine %92 oranında yaklaşan kadınlar, iki yıl sonra 1970 Mayıs'ında eşit işe eşit ücret'i yasallaştırırlar.

Filmden önce bakan Barbara Castle'ı oynayan
Miranda Richardson sahneye gelir, "hepinizin koltuklarınızda çok rahat oturduğunuzu görüyorum, lütfen uyumayın," der, "...burada olmaktan mutluyum, her şeyi çok beğendim, trafik hariç... " diye ekler, "filmi yaparken çok eğlendik, umarım siz de beğenirsiniz."

Laser altyazısı döşenmiş film, "abla"ya göre, beğeniyi alnının akıyla hakeder.

Hiç yorum yok: