18 Nisan 2010 Pazar

29. Uluslararası İstanbul Film Festivali son günü "abla" üç film görür: Bal, Savaş Sırasında Yaşam, Bay Hiçkimse

Türkiye- Almanya, 2009 yapımı Bal: Yönetmen Semih Kaplanoğlu, oyuncular Bora Altaş, Erdal Beşikçioğlu, Tülin Özen... Süt'te, özellikle sonda, madenci ışığına çakılı uzun durağan sahnelere bakarak, Yusuf üçlemesinin son bölümünde izleyicinin, 45 dakika süreyle Yusuf'un vesikalık fotoğrafına bakması ihtimalinin altını çizen "abla"yı utandırır tempoyla Bal, Yusuf'un babasının ölümüyle biten ilk okul yılını anlatır. Karadeniz'e, yaylalarına, insanına aşina ve âşık "abla", filmin aldığı ödüllerin bir kısmının yörenin muhteşem doğasına gittiğini düşünürken haklıdır. Bir şeyin eksikliğini fazlasıyla hisseder; birbirleriyle, kendine özgü müziği olan yerel dille konuşmak yerine, insanların konuştuğu tertemiz İstanbul Türkçesi, "abla"ya "anlaşılmaz da olsa yerel dille konuşulsaydı, bu film kimbilir ne muhteşem olurdu!" dedirtir.

ABD, 2009 yapımı
Savaş Sırasında Yaşam: Yönetmen, "abla"nın yıllar önce yine festivalde izleyip bayıldığı Mutluluk'un yönetmeni Todd Solondz, oyuncular Shirley Hendersen, Ciaran Hinds, Allison Janney... Akbank Galaları bölümünden: Ailenin, her biri ayrı bunalım yaşayan kadınlarını, cinsel takıntılarını "ti"ye alan Solondz, görünen o ki, aklındaki -özellikle ve öncelikle- pedofili konusuna yanıt bulamamış: Mutluluk(1998)'ta, akranı oğlanlara ilgisini farkedip, sevgisi elde etme uğruna, babasına kendisini "öneren" oğul -artık- üniversiteye gitmekte, bonobo maymunları arasındaki ensest ilişkiler üzerine tez hazırlamaktadır. Terapi de gördüğü hapisten çıktığında, kendisini, üniversitedeki odasında ziyarete gelip özür dileyen babasına tezini, "baba oğulla, kızıyla, ana oğluyla... huzur içindeler..." diye anlatır. Filmin sonunda -bu kez- küçük oğlan, öldüğü söylenen babası hakkındaki gerçeği bilerek, -adamın siyah takım elbisesiyle karşı kaldırımdan sessizce süzüldüğü sahnede, beride- "ben" der, "babamı istiyorum!"

Tarihin bir döneminde soyu/soyluluğu korumak amacıyla kızkardeşleriyle evlenen krallar geleneğinden haberli "abla",
-çekinik olup, aile içi ilişkide tekrarlanarak baskın hâle gelen arızalı genin sakatlıklara neden olması dışında- ensestin, nasıl olup da gelenekten tabuya dönüştüğünü merak eder.

Fransa-Almanya-Kanada-Belçika, 2009 yapımı
Bay Hiçkimse: Yönetmen Jaco Van Dormael, oyuncular Jared Leto, Sarah Polley, Diane Kruger... Akbank Galaları bölümünden: 2092 yılında, Dünyada kalmış son ölümlü, 117 yaşındaki Bay Némo Hiçkimse, hakkında birşey bilmeyen doktorun hipnotize etmesiyle, parça parça hatırlar. Ayrılmak üzere olan anne babası, peronda, aralarındaki Nemo'ya, küçük bir çocuk için çok ağır bir soru sorarlar; "annesiyle gitmek mi ister, babasıyla kalmak mı?" Tren hareket eder, Nemo koşar, bir parçası trene yetişir, annesiyle gider, diğer parçası babasıyla kalır, ağır, depresif bir yaşam sürer. Komşu kızlardan, akranı üçü, çeşitli biçimlerde Nemo'nun yaşamlarına girer, eşi olur. Bu uzun yaşamlarda birkaç ölüm biçimi deneyimlenir; Nemo'nun ana babası arasında parçalanması sınırsız sayıda olasılığa yol açmıştır.

"Telomerizasyon"dan önce
nasıl yaşadıklarını bilmek isteyen gazetecinin, müzeden yürüttüğü makaralı teybine, "sigara içtik, et yedik, âşık olduk..." diye anlatan Nemo, Anna'nın yaptığı hesaplamalarla varıp bildirdiği tarihe, saate dek yaşamayı başarır ve -Big Bang ile varolmuş düzen tersine dönüp Big Crush başlangıcında- yüreğinde taşıdığı aşkla sonsuzluğa yürür.

Mars'a giden turist grubunun, gördüğü yığınla bisiklet için
"işçilik burada Çin'den daha ucuz!" yaklaşımı, Elise'in saçlarını kestiği aşkını tanımayıp yıllar önceki fotoğrafına bakıp ağlayışı, güzel bilimkurgusal mekânlar, Mars... "Abla"nın çok beğendiği, bir yanıyla komik film, "vizyona girer girmez, ilk fırsatta bir daha izlenesi filmler" grubundadır.

Hiç yorum yok: