17 Nisan 2010 Cumartesi

29. Uluslararası İstanbul Film Festivali 15. günü "abla" üç film görür: Kars Öyküleri, Yepyeni Bir Hayat, Geride Kalan

Türkiye, 2010 yapımı Kars Öyküleri: Yönetmenler Özcan Alper, Zehra Derya Koç, Ülkü Oktay, Ahu Öztürk, Emre Akay, oyuncular Berna Adıgüzel, Rıza Akın, Ayda Aksel, Erol Babaoğlu... Yarışma dışı bölümden, katalogda, "Ankara Sinema Derneği'nin 2007'de Gezici Festival kapsamında düzenlediği Kısa Film Senaryo Yarışması'nın teması, "Kars" olarak belirlenmişti. Kazanan beş senaryo beş ayrı kısa film olarak çekildi ve Kars Öyküleri adlı uzun metrajlı film ortaya çıktı. Kars ve çevresinde yapılan çekimlerde birçok oyuncu gönüllü olarak rol alıp bu projeyi destekledi. Kars Öyküleri 2010 Rotterdam Film Festivali'nin Parlak Gelecek bölümüne seçildi ve dünya prömiyeri burada gerçekleştirildi." cümleleriyle tanıtılan filmi izlemek üzere Beyoğlu Sineması'na inen "abla", bir kısmını filme emeği geçenlerin oluşturduğu kalabalıkla karşılaşır.

Gösterim sonrası,
"abla"nın büyük hayranlık duyduğu Sonbahar'ın yönetmeni Özcan Alper(Moto Guzzi) dışında, Zehra Derya Koç (Kül), Ülkü Oktay (Zilo), Ahu Öztürk (Açık Yara), Emre Akay (Küçük Bir Hakikat), izleyicilerin sorularını yanıtlarlar: "Size ne esin verdi?" sorusu, "Kars'ın uzaklığı... babamla olan mesafem... Adana'da geçen bir öyküydü, Kars'a uyarladım" yanıtları alır. Kars'ın ayağa kalkmak için bu desteğe ihtiyacı olduğunu söyleyen hanıma yanıt, İnat Hikâyeleri oyuncusu Tuncel Kurtiz'den gelir: "Eski Kars belediye başkanı Naif Alibeyoğlu, 3 yıl festival yapmıştı, yeni başkana bir telgraf çekelim, lütfen değil, bu filmlerin galasını, yap! diyelim". "Yöresel ağız hiç kullanılmadı, neden?" sorusu "bu soru Reha Erdem'e sorulmuyor...", Emre Akay'dan "benimki İstanbul özentisi bir ailenin karikatürüydü zaten... " Ahu Öztürk'den, "ben, bizim köyün ağzını kullanmaya çalıştım" yanıtı alır. Gezici Film için, önerenlere, Artvin'i görüp çok etkilenmiş olan "abla"nın içtenlikle katıldığı sohbet, yapımcı Ahmet Boyacıoğlu'nun, "çok yardım ve destek aldık, sıfır bütçe ile çalışıldı" sözleriyle sonlanır.

Güney Kore-Fransa, 2009 yapımı
Yepyeni Bir Hayat: Yönetmen Ounie Lecomte, oyuncular Kim Sae-ron, Park do-yeon, Ko A-sung... Genç Ustalar bölümünden, laser altyazılı vizyon sırası bekleyen film, babaanne, üvey anne, yeni doğan bebek ortamında kendisine yer kalmadığından, sevgili babası tarafından evlât verilmek üzere yetimhaneye bırakılan 9 yaşındaki kızın öyküsünü anlatır: Uzun zaman babasını bekleyen, alışmaya direnen zekî kız zamanla bir arkadaş edinir ama, onun da yeni bir aile bulması çok sürmez. Fransız bir aile tarafından alınıp Paris'te büyüyen yönetmenin yaşamından izler taşıyan çok güzel filmin bitiminde, babasının kızı terketmesinin ne kötü olduğunu söyleyen arkadaşına "abla"nın yanıtı, "hepimizin hayatında buna benzer hikâyeler yok mu? Küçük kız kadar babası da ölünceye dek bu durumla yaşayacak/uğraşacak..." olur.

Çıkışta kızkardeşinin de eklenmesiyle, sıcak demleme çay içmek üzere Beyoğlu Sineması Cafe'sine inen
üşümüş üçlü, sıkı bir sinema sohbeti tutturmuşken ara verir, kendini yazar ilân edeli, birmilyonkalem'den aldığı İLK ÖDÜLÜ duyuran "abla"yı kutlarlar; "şampanya"dan sözederlerse de, ego'su Sebastian'ı azdırmak istemeyen "abla", evyapımı cevizli kekle, demleme çayın yeterli olduğu fikrindedir.

İngiltere- İtalya-Belçika-Fransa, 2009 yapımı Geride Kalan: Yönetmen Elia Suleiman, oyuncular Elia Suleiman, Saleh Bakri, Samar Qudha Tanus... Şair, Vakanüvis ve İsyancı: Elia Suleiman bölümünden: Direniş savaşcısı babasının günlükleri, annesinin sürgündeki aile üyelerine yazdığı mektuplar aracılığıyla, ailesinin, 1948'den annesinin ölümüne dek geçen sürede yaşadıklarını, halen duvarlar arasına tıkılıp "İsrailli Araplar" etiketi altında ülkelerinde azınlık durumunda yaşayan Filistinliler'in öyküsünü, kimi bölümleri çok komik biçimde anlatır. Elia Suleiman'ın babasının, düzenli olarak üzerine benzin döken komşuyu caydırmaya gitmesi, alkolik komşunun -mantığıyla ürettiği müthiş- İsraillileri altetme formüllerini dinlemesi, balığa gittikleri kıyıda sürekli gözlenmeleri, evde yatağın altında serili bulgurun barut sanılması, disco'da danseden gençlere sokağa çıkma yasağını anons eden devriye, bebek arabasıyla sokağı geçen anne dolayısıyla lâstik yakıp devriye taşlayan gençlerin eylemlerine ara vermeleri gibi çok duyarlı, hoş sahneler, izleyiciye, yüzyılın trajedisini yaşayan insanların yaşamlarına içeriden, içten bir bakış sağlar.

Gösterim sonrası izleyicinin sorularını yanıtlayan Elia Suleiman, anılara dayanan filmi dolayısıyla yöneltilen
"hafıza, ihanet ve sadakat konusunda ne düşünüyorsunuz?" sorusunu, "keşke daha basit bir soruyla başlasaydık..." diye karşılar, "tarihi yeniden üretir gibi hissediyorum kendimi, bir yandan da bu, bir anlamda kendimi korumak... doğruyu söylemek gerekirse, yaşadıklarımla müzikle yorumluyorum... izleyici yalnızlığı içinde bir keyif alırsa bu bir demokrasi alanı açacaktır." "Elia Suleiman, neden hiç konuşmuyor filmde?" sorusu "bunu başta strateji olarak saptamamıştım, yöneten, hikâye anlatıcıyken, bir de oynayınca daha şeffaf bir rehber rolü benimsedim, ifadem de yok, duygularımı saklamayı seçtim." yanıtı alır. "Filistin'de duvarlar yapılıyor, ağaçlar sökülüyor, insanlar göçe zorlanıyor, bu trajikomik bir şey, Suleiman, Chaplin tarzı espriyle, bakışla mı bakıyor hayata, izleyen filmi yine ailenin geçmişinden mi olacak?" diye soran izleyiciye, "Açıkçası emin değilim. -Yeni proje için- geçmişte bir fikir tarafından, yazmaya itecek kadar dürtülmeyi beklerdim. Birkaç fikrin karışımından oluşacak sanırım, şimdilerde masaya oturup yazmaktan kaçınıyorum, ne zaman olacağını beklemekteyim aslında..." yanıtı verir.

Hiç yorum yok: