19 Şubat 2010 Cuma

"Abla", sona doğru !f İstanbul 2010'dan, beş film daha izler: Kemik Adam, Köpeğim Tulip, Vallahi Ben Yapmadım, Polis, s ve -yönetmen katılımıyla- 40

2009 Avusturya yapımı Kemik Adam: Yönetmen Wolfgang Murnberger, oyuncular Josef Hader, Josef Bierbichler, Birgit Minichmayr... "Abla"nın, içinde yemek de olan örneklerini çokça izlediği kara komedi filmlerinin Avusturya tarzı olanı; temposu Amerikan kara komedilerinden biraz daha düşük olduğundan, "abla"ya çok daha iyi geleni... Sarı arabanın sahibi kayıp ressamla ilgili sır, filmin eğlenceli sürprizlerinden.

2009 ABD yapımı Köpeğim Tulip: Yönetmen Paul ve Sandra Fierlinger, seslendirenler Christopher Plummer, Lynn Redgrave, İsabella Rosselini... Konusunu, İngiliz yazar J.R. Ackerley'in 1956'da yazdığı, köpeği Alman Kurdu Tulip'le geçen 14 yılını "hayatımın en güzel yılları" diyerek anlattığı güçlü romandan alan, iki katlı otobüs ve telefon kulübesi kırmızısı, kır manzarası yeşil-sarısı ve pus renginin, iç mekânlara düşen ışığın yarattığı sıcacık duygularla, muhteşem bir animasyon daha! El çizimi animasyon içinde yer alan, renklendirilmemiş, elbiseli Tulip çizimlerinden birinde, gebe köpeğin, eteğinin altından büyük bir kutu çıkarıp (doğum), kurdelesini (bebelerinin göbek bağlarını) dişleriyle keserek yavrulayışını aktaran, -"abla"nın gözyaşlarıyla izlediği- bölüm, derin espri anlayışı taşıyan filmin eşsiz güzellikteki anlatımlarından biri...

2008 Kanada yapımı Vallahi Ben Yapmadım: Yönetmen Philippe Falardeau, oyuncular Antoine L'Ecuyer, Suzanne Clement, Daniel Briere, Catherine Faucher... Halk kahramanı avukat baba ile kendi yaşamını sürdürmek üzere Yunanistan'a kaçan annelerinin, kavgalı dövüşlü beraberlikleri sırasında kalben yaralanmış iki oğlandan küçüğü, üzerinde bir yetişkinin elbisesi gibi eğreti duran, oradan buradan toparlanıp üzerine yamanmış bir sürü bilgiç lâf, abartılı davranış biçimi, tuhaf bir ısrarla tekrarlayan intihar çabasıyla "abla"ya, pek zorlama gelir.

2009 Romanya yapımı Polis, s: Yönetmen Corneliu Porumboiu, oyuncular Dragos Bucur, Vlad Ivanov, Irina Saulescu... Yönetmenin Bükreş'in Doğusu filmini pek eğlenerek izlemiş "abla", -neredeyse- gerçek zamanlı, polis operasyonu öncesi konulu filmde, -bir miktar- hayâlkırıklığına uğrar. Yine de, Orta Avrupa sinemasının, doğal oyunculuk konusunda, "abla"nın gönlünde özel bir yeri vardır; kahramanın evinde, öğlen çorba içtiği sahnede olduğu gibi her zaman, hakkını teslim etmek gerektiğine inanır.

2009 Türkiye yapımı 40: Yönetmen Emre Şahin, oyuncular Ali Atay, Ntare Mwine, Deniz Çakır... İstanbul'un, "abla" dahil pek çok İstanbullunun bilmediği, bilmeye cesaret edemediği yerlerinde geçen konusu, çevre sesleri, mekâna uyan müziği ve kolaj benzeri görüntüleriyle, numerolojide kader sayısı 40, -otopark bölümü çok komik- özel bir film, bir deneyim.

İlginç filmin sonunda başrol oyuncusu Ali Atay ile izleyicinin karşısına çıkan ve her sorudan önce bolca -hakedilmiş- övgü alan yönetmen Emre Şahin "filminizi tür olarak nasıl tanımlarsınız?" diye soran izleyiciyi "uzun süre belgesel yaptığım için, Godwill kısmında olduğu gibi, belgesel de dahil olmak üzere, başı, ortası, sonu farklı tarzlarda... tam olarak gri alanda... film kendini çok ciddiye almıyor, her çeşit yoruma açık..." diye yanıtlar.
"Bir yıl önce öğrencilerimle bana bu projeyi anlattığınızda çok heyecenlanmıştık, aynı heyecanla izledim; bir kusuru var, şoför o kadar kısa zamanda, arabanın kırık camını nasıl değiştirdi?" diye soran izleyici, "uyanık şoför!" diye şakayla;
"Kamera elde, yakın plan çok detaylıydı, çekimden sözedebilir misiniz?" sorusu, "tarz olarak, omuzda kamera ile gerçeklik havası daha iyi yaratılıyor, ayrıca pek çok güzel görüntü de yakalanabiliyor, görüntü yönetmenimiz -Clint Lealos- çok deneyimliydi...";
"Guy Ritchie sevdiğiniz bir yönetmen midir?" sorusu, "Paul Greengrass'tan daha çok esinlendiğim söylenebilir";
"Kariyerinizin devamını nasıl görüyorsunuz?" sorusu, "!f'ten sonra bir iki şarkı -Ceza ve Sezen Aksu- ilave edilerek çıkacak... yurt dışı satışları daha önce oldu, yurtdışında Türkiye'den daha önce girebilir... İkinci film daha derin bir proje, tek karakterli... üzerinde Ali ile çalışıyoruz.";
"Numeroloji, görselliği güzel, karakterden kaynaklandı...";

"Filmde dinlerin birlikte kullanılışının bir mesajı var mı?" sorusu ise, "İstanbul karmakarışık, uzaklardan bakabilmeliyiz diye düşündüm, belli bir mesajı yok!" diye yanıtlanır.

Afrika'dan gelen ölümcül arı, deprem, otoparktaki jaluzi kıpırtısı...
motiflerinin ustalıkla yerleştirildiği, incelikli olay örgüsü içinde "abla"nın içine sinmeyen, -Ümit Ünal filmi Kaptan Feza'da da olduğu gibi-, kahramanların, içi para dolu çantayı değiştirmeden, hiç gizleme gereği duymadan, bir poşete bile tıkmayı akledemeden, ööööylece ortada gezdirip durmaları...

Hiç yorum yok: