6 Nisan 2009 Pazartesi

3. gününe varan 28. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde, "abla" üç film daha görür: Şarkı, Sislerin İçinden ve Absürdistan.

"Abla"nın, bunun bir "Obama için seferberlik günü" olacağını düşünerek yirmi dakika önce başlattığı, Okmeydanı-Taksim rotalı günlük olağan festival yürüyüşü, Polis haftası kutlamaları nedeniyle yolların trafiğe kapandığı pazar sabahı kadar bile olağanüstülük arzetmeyen puslu havada, Harbiye Orduevi civarında yoluna çıkan hanımın "pardon siz Karamürsel Lisesi'nde okudunuz mu?" sorusuyla duraklar.

Kendisinden birkaç sınıf küçük olduğunu söyleyen hanım, "abla"yı tanır; o da film izlemeye Cadde'ye gitmekte olduğundan, 35-40 yıl öncesinden, gönüllerinde iyiliği, akıllarında tersiyle yer etmiş ortak öğretmenlerini anarak kalan yolu tamamlar, biletlerinin belirttiği sinemalara dağılırlar.

Canlandırma Sineması'ndan Şarkı, yönetmen Bill Plympton, seslendirenler Daniel Neiden, Maureen McElheron. 1992, ADB yapımı film, 47 dakikada iyi bir şarkı yazamazsa, sevgilisini, işini yitirecek içine kapalı bestecinin, tuhaf bir kavşakta kaybolup ulaştığı kasabada tanıdığı kişileri, duyduğu şarkıları, -kuruboya- sade, şirin canlandırma fikirleriyle anlatırken, sonunda doğduğu kasabaya dönme kararı alan sevgilisinin yürek acısıyla çok güzel bir beste yaptığı mutlu sona ulaşır.

Bir sonraki gösterime 1 saati olan "abla", Galatasaray Lisesi yanındaki caddede, üzerinde 30 çeşit çorba yazan bir bez afiş görür, üşüyen içini ısıtma niyetiyle o yana seğirtir. İçeri girer, aralarında yeşil zeytin çorbası da dahil pek çok çorba karavanası dizili, self servis tezgâh önünde kararsızca dikilir. Arkadaki beyaz giysili oğlandan "en çok hangisini satıyorsan ondan ver" diyerek istediği, oğlanın birkaç mantı, kurutulmuş domates dilimleri ve rendelenmiş kaşarla süsleyip küçük bir bardak içinde turşu eklediği koca kase dolusu "samba" çorbayla, bir kaç basamak tırmanıp aynalarla geniş duvardaki çepeçevre raf önünde, bar taburelerinden birine tüneyen "abla", acısı zorlasa da, lezzetli çorbayı bayıla bayıla içer.

Yıllara Meydan Okuyanlar bölümünden bir Bertrand Tavernier filmi: ABD, Fransa 2009 yapımı, Sislerin İçinden. John Goodman, Mary Steenburgen...'in oynadığı filmde, (teğmen) Tommy Lee Jones haince öldürülmüş genç fahişe cinayetini çözmeye çalışırken bir ikincisinin, o arada yıllar önce öldürülmüş bir zenciden kalanların bulunmasıyla, birbiriyle bağlantılı bir dizi şantaj, adam kaçırma...nın ortaya dökülüşü anlatılır. Bataklığın sisleri içinden çıkıp gelen Güneyli bir General'in -hayaletinin- dedektifle ve genç aktörle yaptığı sağduyu bazlı söyleşilerin çok hoş mistik boyut kazandırdığı film, polisiyeyi de pek seven "abla"yı fazlasıyla memnun eder.

16:00 filminden önceki yarım saati değerlendirmek üzere, Şükran Moral'ın, Yapı Kredi 'deki Aşk ve Şiddet konulu sergisini gezen "abla", kaba anlatımlı az sayıda işi beğenmez. Şiddet, nezaketten uzak biçimde sergilenirken ortalıkta "aşk"a dair en ufak bir iz görülmez.

Aşk Olsun! bölümünden, yönetmen Veit Helmer'in katılımıyla, 2008, Almanya Azerbaycan yapımı Absürdistan: Kristyna Malerova, Maximilian Mauff...'un oynadığı, festival katalogunun, yönetmenin 2001 yılında "Antalya'nın Sirt Köyü kadınlarının seks direnişi" haberinden esinlendiğini belirttiği filmi, aynı hikâyeyi anlatan, Başar Sabuncu'nun yazdığı, Kartal Tibet yönetiminde Müjde Ar, Şener Şen, Halil Ergün..'ün oynadığı Şalvar Davası yanında abartılı ve
-bu yüzden- sönük bulan "abla"ya kalırsa, gösterim sonrası soruları yanıtlayan yönetmen Veit Helmer, filminden çok daha eğlenceli, sevimli biri... Bir yerinde "Seninle bir sonbahar" şarkısı eşliğinde rakseden, göbek atan kadınların -dansöz- giysilerinin ele verdiği gibi kostümler, 28 ülkeden bir araya gelen 60 kişilik ekibin, bir Türk çalışanı elinden çıkmış. Müzisyenler arasında, Wong Kar Vai'nin de çalıştığı bir Japon besteci, yazarlar arasında Emir Kusturica'nın senaristlerinden biri var.

Sahnenin kenarına oturup ayaklarını sallandıran yönetmen "...köyü bulmak için sadece Türkiye'de 3 bin km. yol yaptığını, köylülerin ikinci bir Borat vak'ası yaşayacakları korkusuyla ekibe kuşkulu yaklaştıklarını, bir yandan da köy çok izole olduğundan, başka bir eğlencesi olmayan köy halkının çekimi sabahlara dek izlediklerini, ablukayı hafifletmek için aralarında bir şifre icat ettiklerini, 60 kişilik ekibin, yönetmenin kızlara sarkmayın! ihtarına ise ancak çalışma saatlerinde uydukları, sonuçta birbirleriyle evenmeye başlayan ekipten, şimdiden üç bebeğin doğmuş olduğunu..." anlatır, "filmi beğendiyseniz, arkadaş ve akrabalarınıza, otobüste yanınıza oturanlara söyleyin, dergi ya da gazetede arkadaşı olanlar duyursunlar" deyip filmin tekrarlanacağı seansların bilgisini vererek sözlerini bağlar.

Hiç yorum yok: