14 Nisan 2009 Salı

28. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin 11. gününde, "abla" üç film daha görür: 8, Kırmızı Adamların Toprağı, Bir Buçuk Oda

Sinemada İnsan Hakları bölümünden, Yarışma Dışı, 8: Yönetmenler, Jane Campion, Gael Garcia Bernal, Jan Kounen, Mira Nair, Gaspar Noe, Abderrahmane Sissako, Gus Van Sant, Wim Wenders. Fransa 2008 yapımı. Festival katalogunda yazanlar: "Eylül 2000'de Birleşmiş Milletler, dünyadaki yoksulluk oranını 2015'e dek yarıya çekebilmek için kolları sıvadı. Milenyum Gelişim Hedefleri dedikleri sekiz hedef belirlediler. Açılışını Catherine Deneuve'ün yaptığı filmde sekiz sinemacı bu büyük meselelere dair görüşlerini paylaşıyor: Sissako açlık sınırında yaşayan insanları ele alırken Gael Garcia Bernal ilköğretim hakkı; Gaspar Noé, AIDS; Mira Nair, kadın erkek eşitliği; Jane Campion, çevresel sürdürülebilirlik; Gus Van Sant, bebek ölümleri; Jan Kounen, sağlık hizmetleri; Wim Wenders ise gelişim amaçlı küresel ortaklık üzerine eğiliyor." Her biri çok güzeldir ama "abla" 8 film içinden en çok Jane Campion'un, Avustralya'da yağmurun yağmadığı bir bölgede, bir kadının gördüğü rüya üzerine, finalinde çocukların, ellerinde gözyaşı kavanozları tepeye çıkıp, genç kızın çaldığı çok etkili keman parçasıyla yağmur bulutlarını çağırdıkları filmi, Jan Kounen'in, yerlilerin şarkıları, söylenceleri aracılığıyla anlattığı, yoksulluk yüzünden doğuma yetiştirilemeyen genç kadının öleceğini anladığında, kayıkta, kucağına uzandığı yaşlı kadına "nine, ölünce nereye gideriz?" deyip, "abla"yı gözyaşına boğduğu filmi ve Wim Wenders'in, paylaşım üzerine, Yunus Muhammed'in fikir babası olduğu mikro ekonomi fikrinin hayata geçirilip uygulanışını anlatan filmi beğenir.

Sinemada İnsan Hakları bölümünden, İtalya Brezilya 2008 yapımı, Kırmızı Adamların Toprağı: Yönetmen, "abla"nın Garaj Olympo filmiyle tanıyıp unutamadığı Marco Bechis; oyuncular, Claudio Santamaria, Abrisio da Silva... Brezilya'nın orta batısındaki zengin geniş topraklarını beyazlara kaptırdıktan sonra bir kampta tecrit edilip yaşamaya çalışırken emekleri sömürülen yerlilerden küçük bir grup, iki genç kızın intiharı üzerine topraklarına dönüp kamp kurarlar. Bu, büyük toprak sahibi beyazları korkutur, "kraliçe arıyı öldürerek" problemi çözmeye karar verirler. Hüzünlü, güzel bir film...

Uluslararası Yarışma bölümünden, Rusya 2009 yapımı Bir Buçuk Oda: Yönetmen Andry Khrzhanovsky, oyuncular, Alisa Freindlich, Sergei Yurskiy, Grigoriy Dityatkovskiy... Stalin döneminde Leningrad'da yaşayan bir çocuklu, birbirine sevgiyle bağlı Yahudi ailesinin hikâyesi, festival kataloguna göre "Büyük sinemacı, canlandırma sanatçısı ve belgeselci Andrey Khrzhanovsky'nin Nobel ödüllü büyük Rus şairi Joseph Brodsky'yi anlattığı eşsiz bir sanat buluşması." Sanatçı ruhlu Brodsky, muhalif tavrıyla 1972'de ABD'ye sürülür; arada yoksulluk içindeki ana babasına zorlukla ulaşır, telefonda iyiliğinden şüpheli annesine, "kerevitin biraz daha korkuncu" diye tanımladığı istakoz yediğini söyler, annenin yorumu "çocuk yiyecek şey bulamıyor, tuhaf hayvanlar yiyor" olur. Uzun yıllar sonra, yurtdışına çıkıp oğullarını görme izni alamayan ana babasının ölümünden sonra, yeni adıyla St. Petersburg'a gelen Brodsky, "abla"nın da bir önceki yaz görüp çok beğendiği kentte, adım adım gezerek anıları canlandırır, televizyonun karşısındaki masa başında onlarla oturup nasıl öldüklerini sorar. Muhteşem canlandırma bölümlerle, müzikle, görsellikle bir başyapıt.

Hiç yorum yok: