5 Nisan 2009 Pazar

28. Uluslararası İstanbul Film Festivali 2. günü, "abla" üç film daha görür: Gir Kanıma, Âşık Garib ve Bitmeyen Yürüyüş

Aşk Olsun! bölümünden, bol ödüllü, çok farklı bir vampir filmi; Tomas Alfredson'un yönettiği, Kare Hedebrant, Lina Leandersson...'un oynadığı, 2008 İsveç yapımı Gir Kanıma. Vampir filmlerini, karanlık şato mahzenlerinde yavaaaşça açılan tabut kapağı gıcırtılarının yankılandığı Karpatlar'dan günümüze taşıyan ve olguyu, gündelik yaşamın -neredeyse- sıradan bir detayı konumuna indiren Vampir'le Görüşme'den sonra, bunca güzel bir vampir filmi daha izleyebileceğinden şüpheli "abla", Gir Kanıma'yı izler, bayılır! 12 yaşında "yalnız" bir oğlanla, gece, apartman önündeki karla örtülü çocuk parkında rastlaştığı, çok uzun süredir 12 yaşındaki komşu kızın, arkadaşlıktan, masum, çocuksu aşka dönen tanışıklıkları, besin sağlama işini sakarca sürdürürken ölen babasının ardından kızın geceleri hayata katıldığı, arada, içine kapalı oğlanı zalim okul arkadaşlarının elinden kurtardığı bir çok olayla sürer... Akla yakın, çok güzel bir film.

Asiler, Azizler, Âşıklar
bölümünden, yönetmen Sergei Paradjanov'un A. Tarkovski'ye adadığı Âşık Garib: Oynayanlar Yuri Mgoyan, Sofika Chiaureli... 1988, SSCB yapımı, Lermontov'un kısa bir öyküsünü temel alan çok ödüllü film, Azeri kültürünü yansıtan, müzik, giysi, çevre, geleneksel dansla, "abla"ya Tarsem Singh filmlerinin görselliğine ilham vermiş görünen tablolarla anlatılan, zengin kız babası için başlık parası denkleştirmeye gidilen gurbet, kızda gözü olan kötü niyetli beyin hilesi, mucizeyle açılan kör gözler gibi, tanıdık öğelerle bezeli. Abartılı makyajla dışavurumcu mimik birleşince, başlangıçta izleyicinin kıkırdamasına, bazılarının da salonu terketmesine neden olan film, kalan izleyiciyi, temiz Türkçe'siyle de ödüllendiren fantastik bir masal.

Dünya Festivalleri bölümünden Bitmeyen Yürüyüş: Yönetmen Hirokazu Kore-eda, oyuncular Yoshio Harada, Kirin Kiki... "Abla", bir gün önce izlediği Acı Süt filmindeki düğün törenlerinde yaşadığı, insandan kaynaklanan, yüreğine dolup gözünden yaş olup taşan sevgi, sevinç ve huzur duygusuyla, Bitmeyen Yürüyüş'te, muhteşem! anne karakterinin, yıllara yayılan acı-tatlı yaşamını -sadece iki gün içinde- izlerken, bir kez daha karşılaşır. Büyük oğulu anma törenine her yıl davet ettikleri, -boğulmaktan kurtardığı- yaşadığı için özür dileyip duran, reklam ajansındaki işini beğenmedikleri, her yıl biraz daha şişmanlıyor olmasına içerledikleri delikanlının hayatta olmasını sorgularlarken, tatlı çekişmeler arasında, eski bir plakla ortaya dökülen sadakatsizlik, ortanca oğlanın babasıyla zıtlaşması, damatla kızın hesapçı planları... çok kibar bir alçakgönüllülükle anlatılır. "Abla"da meditasyon etkisi yapan bu çok zarif, çok güzel film, arka sıralardan gelen yüksek tonda horultuya bakılırsa, gerçekten de meditatif etki taşımakta...

Hiç yorum yok: